Annesinin, babasının ve tabii ki Çınar'ın maceraları!

16 Aralık 2011

Sucuk-Ekmek-Çınar!




Size tuhaf gelebilecek bu 3'lü bizim için geçen pazar gününün özeti oldu. Dostlarla yapılan bir piknikte gördük ki Çınar Bey acılı sucuklara pek meraklı, üstüne de tazecik yapılmış kuymak yediğine göre, ek gıdaya geçiş benim gözümde tamamdır :)

Uyku Meselesi


Çınar şu sıralar hızlı bir fiziksel gelişim içinde, bir süredir desteksiz oturuyor ama aslında beyefendi oturmaya değil basmaya hevesli. Dolayısıyla bu günlerde onu zaptetmek zor, uyutmak daha zor, uyuttuğum gibi bulmak ise neredeyse imkansız hale geldi! Uyuduktan sonra onu yatağın bambaşka köşelerinde, tuhaf tuhaf şekillerde buluyoruz.


(Babasıyla, babaannesinin evinde)

Bütün çocuklar mı böyle yoksa sadece bizimki mi bilemiyorum? Yeni uyanmış hali bal-kaymak olan bu kuzu, resmen uyumamak için çaba gösteriyor, yatağa yatırdığımda kalkmak için inatlaşıyor. Doğduğundan beri uykuya düşkün bir çocuk değil ama bakalım yatar konumdan kendi kendine oturabilecek duruma geldiğinde bizi daha nasıl zorluklar bekliyor olacak?

Güzel Bir Pazar Kahvaltısı





Çınar sabah kuşu olduğu için güne 7'de başlıyoruz, beyefendi en geç 8'de kahvaltısını yapmış olduyor. Dolayısıyla brunch kavramı kendisine henüz biraz uzak. Tabii bu bize de uzak olduğu anlamına gelmiyor :)

Babaanne ve dedesinin gelişini fırsat bilip, güzel havadan da faydalanalım istedik. Hepberaber pazar kahvaltısına gittik. En çok keyif alan bizim bıdık oldu herhalde; babasıyla kaydıraktan kaydı, babaannesi ve annesiyle salıncakta sallandı, ağaçları inceledi, kedilere baktı, güzel bir pazar kahvaltısı su gibi geçip gitti.

Kurban Bayramı'nın Ardından


Kurban bayramında ne kadar az fotoğraf çekmişiz, araştırıp bulamayınca üzüldüm. Sadece anneanne ve dedesi ile bu fotoğrafını bulabildim Çınar'ın.

Her bayram olduğu gibi bu bayram da 2' ye bölündük: biraz Ankara, biraz Adana. Çınar ilk uçak yolculuğunu da bu vesile ile yaptı. Beni yolculuklarımız sırasında hiç üzmediği, tatlı tatlı oyuncaklarıyla oynadığı ve hiç ağlamadığı için kendisine teşekkürü borç biliyorum :) Tabi bunda THY personelinin katkısı da yadsınamaz, sağolsunlar her konuda çok yardımcı oldular. Bebekle seyahat ettiğimizi görüp bizi business class tarafına aldılar, böylece inişte ve kalkışta emzirme faslı da hiç zorlu olmadı.

Kurban bayramı aynı zamanda bizim ek gıdaya geçiş dönemimize denk geldi. Paşa, babaannesinin yaptığı patatesli havuçlu haşlama ile hızlı bir giriş yaptı çorbalara. Babasına çekecek sanırım; et, et suyu vs. türevlerine çok düşkün. Ne de olsa bir ucu Adana! Elma, armut yedirmekte zorlanırken, sebze çorbasını lık lık götürdüğünü görmek insana tuhaf geliyor... Bebeklerin kendilerine has değişik bir damak zevkleri var herhalde? :)

Deniz Sefası






Tarihe not düşüle, Çınar denizle ilk kez 13 Eylül'de Arsuz'da tanıştı. Biz ondan daha heyecanlıydık sanırım, acaba sevecek mi korkacak mı derken beklenenler olmadı, bizim oğlan hergün denize giriyormuşcasına gayet rahattı, bakındı durdu etrafına cool bir şekilde.

15 Aralık 2011

Çınar'ın İlk Bayramı


 Çınar'ın İlk Bayramı 30 Ağustos Zafer Bayramıyla birleşen Ramazan Bayramıydı. Büyüklerinin ellerinden küçüklerinin gözlerinden ( aslında en küçük Çınardı galiba?) öptü. Çınar'ın ona aldığımız güzel bayramlığıyla bir resmini koymak isterdim ama hava muhalefeti yüzünden giyemedi küçüğüm. Şortlu tulumunu giymek için  Ankara ve yayla fazla serin, Adana ve İskenderun ise fazla sıcaktı...

14 Aralık 2011

Reflü



Ne belaymış! Çınar 4 aylık olana dek çekti bu derdi, düşük kilo alımı da hatırası olarak kaldı bize reflünün, ne yazık... Neyse ki Gaviscon'la tanıştık da derdimize deva oldu, oğlum beslenmeyle tekrar barıştı.

Bu konuda birşeyler yazmak istiyorum; olur ha, benzer dertten muzdarip olanlar vardır. Çocuk doktorları arasında bile yanlış bir yargı var: Çocuk kusuyorsa reflüdür, kusmuyorsa değildir!

Çınar kusmuyordu hayır, ama hemen hemen her beslenmeden sonra hıçkırık krizleri başlıyordu. İş beslenmeyi reddetme aşamasına kadar geldi, ne biberon ne anne sütü ne mama ne kaşık... Ne denediysek olmadı, resmen aç bilaç geziyordu çocuk ama ağzına lokla koymak istemiyordu. Bu durum tabi annesi olarak bana başlıbaşına bir stres kaynağı oldu, herşey bir kısırdöngü halini aldı. Zor günlerdi vesselam...

Sonunda Dr. Alev Oğuz Kutlu nerdeyse telefonla reflü teşhisi koydu, gaviscona başladık ve sihirli değnek değmişcesine düzeldi herşey. Beslenme saatleri ikimiz için de işkence olmaktan çıktı böylece...

Binbir Surat

Herbirinde binbir masumiyet...




Ankara Günleri

Biliyorsunuz, nezaman ki İskenderun'un sıcakları bunaltmaya başlamıştı, biz de soluğu Ankara'da almıştık. Çınar Ankara'da sadece aşı olmadı tabii. Anneannesi, dedesi ve dayısıyla bolbol vakit geçirdi.







Haftasonu tatillerinde babası da bize eşlik etti.


Sayılı gün tez vakitte geçti gitti!

Tembel Anne Blogu

Bu blogun adını değiştirmeye karar verdim: Tembel Anne Blogu koyarsam daha isabetli olacak sanırsam. Köprünün altından çok sular aktı, Çınar oldu 7 aylık! Arada neler oldu, Çınar nasıl büyüdü kısa kısa gönderiler halinde yükleyip siteyi daha sık güncelleme kararı aldım. Umarım uygulayabilirim :)

17 Temmuz 2011

Çınarcık Aşı Mağduru


Beşli karma ve verem aşısı kötü vurdu bizim kuzuyu... Güle oynaya gittiğimiz sağlık ocağından ağlayarak çıktık dün.   En fenası da  Çınar'ın elinde iğneyle yaklaşan hemşireye son ana kadar saf saf gülücükler saçması, olmadık şirinlikler yapmasıydı.

Yine de canı pek sanırım  (neyse ki annesine değil babasına çekmiş bu konuda), sonrasında pek fazla ağlamadı, ilk günü de ateşsiz atlattık. Ama asıl ikinci günün akşamında aşı kendini gösterdi, uyurken bile kaşları çatık, huzursuz.

İyiliği için bu aşılar, orası kesin... Ama elde değil! Kılına bile zarar gelsin istemezken; yavrunun yükselen ateşle beraber halsiz, iştahsız, o küçük bedenini ve kafasını bulduğu yere koymaya çalışan halini görmek insanın içini fena burkuyor...

16 Temmuz 2011

Ankara Yollarında


Çınar ilk şehirlerarası yolculuğunu 9 Temmuz itibari ile Ankara'ya yapmış bulunuyor! Aslında yolculuğumuz sorunsuz başlamıştı, arabanın gürültüsü sallantısı filan derken çoğunlukla uyudu paşamız.

İlk durağımız babasının anneanne ve dedesinin Tekir'deki yayla evleriydi.





Güzel başlayan yolculuk Ankara'ya yaklaştıkça beyefendinin herhalde hem yorgunluktan hem de herzamanki  huysuzluk saatlerine (akşam 6-9 arası) denk gelmesinden, bizim için bol molalı ve yorucu bir hal aldı. Yine de  beklediğimizden kolay atlattık diyebiliriz ilk seyahatimizi, Çınar'ın hakkını yememek gerek...

6 Temmuz 2011

Konak



Çınar'ın saçında bir kaç haftadır konak (kepek benzeri bir cilt problemi) var. Doktorun verdiği özel şampuandan hayır göremeyince eski usül zeytinyağını denedik. Böylece zeytinyağının şampuandan daha etkili olduğu bizim tarafımızdan da test edilip, onaylanmış oldu.

Bu vesile ile saçlar yağlanıp taranınca, bir de üstüne arkadaşlarımız Melih ve AnnMarie'nin taaa Amerikalardan gönderdiği tişörtü eklenince, bayaa punk bir tarz çıktı ortaya :)

4 Temmuz 2011

Tuvalet Ciddi İştir



Mevzubahis sadece gaz bile olsa Çınar durumu ciddiye alır. Gülüyorsa da birden ciddileşir, kaşlarını çatar ve faaliyete öyle geçer...

3 Temmuz 2011

40!






40' ımız çıktı! Sahiden büyüklerin bir bildikleri varmış, Çınar Paşa'nın düzeni biraz daha oturdu. Sanırım ben de hem evdeki bıdığın varlığına alışmış hem de resmi post-partum döneminden çıkmış oldum - sonunda! Lohusalıkla ilgili atalarımız öyle sözler söylemişler ki korku filmi senaryosu gibi:
  • Lohusa'yı uykusunda korkuturlar aman dikkat
  • Lohusanın mezarı 40 gün açık kalırmış (benimki şimdilik kapanmış görünüyor!)
40 günlük annelik macerasını şöyle bir özetlersek, öncelikle yaratıcıya bir kez daha iman ve şükür duygusu, mutluluk, huzur, aşk, merak, merhamet (öyle muhtaç ki!), bağlılık, telaş, bolca acemilik ve yetersizlik hissi, yorgunluk, uykusuzluk, isyan, birşeylerden geri kalmak duygusu...

Hımmm bir de şunun idrakı: gerçekten de anne olmadan anlaşılmıyormuş!!!

Banyo Sonrası


Mis kokulu bir lokum... Banyo filesi ve çok sevgili arkadaşlarımızın hediyesi olan küveti sağolsun Çınar'ı yıkamak pek zor değil. Üstelik suyu seven bir çocuk, yine de banyo bizim için telaşlı (aman üşümesin, kulağına su mu kaçtı ne, başı iyice durulandı mı) onun içinse meraklı bir keyif (ne oluyor yahu, oh ılık ılık ne güzel, off bi de kafama su gelmese!) ...

İlk Torun

Babaannesi ve Büyükbabası

Anneannesi, Dayısı ve Dedesi


Anneannesi ve Babaannesi

Kuzu Sarması



Kuzu böyle uyumaya bayılıyor, favorisi ise kesinlikle baba kucağı!

Çınar'ın Uyku Halleri


Koskoca 10 Gün!


Her ne kadar doktorumuz Sedef Hanım (Sedef Binöz) Çınar'ı doğduğunun ertesi günü fıldır fıldır bakarken görüp "Eskiden bebeklerin gözü kapalı olurdu, şimdikiler uyanık, baksana doğuştan gözleri açık" diye takılsa da, Çınar'ın ve sezeryan sonrası benim ancak 10 günde gerçek anlamda gözümüz açıldı sanırım!

Merhaba Dünya!


11 Mayıs 2011 öğleninde, saat 1'e 1 kala İskenderun'da doğdu Çınar ve bir anda 11 numaralı dairenin gözbebeği oluverdi! Doğduğunda 3.250 gr olan 50cm'lik bu çıta bacak şimdilerde büyüme telaşında, annesi ve babası da onun peşinde...